14 Ocak 2014 Salı

YARATICI GÜC ... "DÜŞÜNCE"

        YARATICI GÜC

“ DÜŞÜNCE ”

İnsan bir eyleme geçmeden önce ilk zihninde tasarlar ve sonuca ulaşmak için düşünür ve düşündüğünü yaratır. Bilinç düzeyindeki eylemde insan üzerinde düşündüğünün farkındadır.

 Bilinç farkında olmaktır, acı duyduğumda, zevk aldığımda, güneşli bir günde kır çiçeklerini seyrettiğimde, bir meyvenin tadını aldığımda, çiçeklerin kokusunu hissettiğimde, bir müzik dinlediğimde, hareket ettiğimde, konuştuğumda,  tüm duyularımın farkındayımdır.

Bilinçaltı eylemler ise insanın bilinç düzeyinde algılaması dışında gelişen eylemleridir, bilinçaltı düzeyinde beden fonksiyonlarını otomatik olarak yürütür (nefes almak, yutkunmak gibi).

Bilinç emirler verir, bilinçaltı verilen emirleri uygular.  Bilinçaltı düşünceleri kaydeder ancak düşünülenin olumlu ya da olumsuz olması onu ilgilendirmez. Düşüncelerin iyi ya da kötü olduğu ile ilgili yorum yapmaz, taraf tutmaz, yargılamaz. Bilincin düşünce olarak yarattığı emirleri yerine getirmekle görevlidir sadece. Bilinçli olarak düşündüğümüz her şey bilinçaltına kaydedilir.

Bilinçaltımız teyp kasetinin özelliklerine sahiptir, bilinçaltının tek görevi kayda almak, saklamak ve kendisinden istendiğinde sakladığı bilgiyi çok daha güçlü olarak geri vermektir.

 Bilinç ve bilinçaltı olarak algılamaya çalıştığımız düşünce aslında bir bütündür. Bilinçaltımız uyumaz, bilinçaltımız dinlenmez o her zaman görevinin başındadır. Düşünce gücümüzle bir hedefi net olarak belirler ve bilinçaltımıza aktardığımızda onun yaratıcı gücünü görürüz.

Bilinçaltımız kendine gelen her tür düşünceyi iyi kötü ayırımı yapmaksızın kabul eder bu yüzden olumlu veya olumsuz her düşünceye daima açıktır. Olumsuz düşünceler, sonunda olumsuzluk üretir, hastalıkla ilgili düşünceler hasta bedenler yaratır.

DiLDE kullandığımız her söz, düşüncelerimizdeki her duygu şimdiki andaki yaşamı algılayışımızı belirler. Yaşama bakış açımız, arzularımız, taleplerimiz,  ilgi alanlarımız, insanlarla ilişkilerimiz bizi bize yansıtır.  Deneyimlediğiniz yaşam koşullarının içsel nedenlerini bulmaya çaba sarf edin. Kendinize zaman ayırın, yaşamınızda yeniye yer açın, düşüncelerinizi serbest bırakın.


 İNSAN DÜŞÜNDÜĞÜ KADARDIR

Bizlere yaratma gücü verilmiştir.
Düşüncelerinin yaratıcısı olarak insan kendi kişiliğini, ihtiyaçlarını, çevre koşullarını kendisi belirler.  İnsan içinde bulunduğu durum ve olayların çevresel koşullardan kaynaklandığını düşünsede yaratılan koşullar insanın düşünce biçiminden kaynaklanır.
Yaşantımızda her ne yaşıyorsak ki bunlar; sevinç, neş’e, keder, umutsuzluk, kaygı, kin, nefret ya da korku olabilir,  yaşadığımız bu duygular bilinçaltımız tarafından kaydedilir ve bilinçaltı geri bildirim için bizlere düşünce yapımıza göre uygun ortam ve koşulları hazırlar. İnsan düşündüğü kadardır ve insanın dışı ne ise içide aynıdır, her insanın yaşadığı ve duyumasadığı Dünya kendi algıladığı kadardır. Yaşama olumlu bakan, olumlu düşünen için yaşam ne kadar kolay sa, olumsuz düşünen için yaşam bir okadar da zordur.

OLUMLU Düşünce modeli sağlıklı bir ruh ve beden halidir –  OLUMSUZ Düşünce modeli ise Hastalıklı bir Beden ve Ruh halidir, ZİRA HASTALIK DÜŞÜNCEDE başlar. Kendi inanç ve tutumlarımız bizim kim olduğumuzu ve ne olacağımızı belirler.

DÜŞÜNMEDEN, ALIŞKANLIK OLARAK KULLANDIĞIMIZ SÖZLER BİZE YARINLARIMIZI HAZIRLAR

 Gündelik hayatta sarf ettiğiniz sözlerinize bugün dikkat edin.  İşte size birkaç örnek;

Çok sıkıcı bir gün, herşey beni boğuyor, yine şanssız bir günümdeyim, hiç halim yok, herşeyden nefret ediyorum,  bugün kötü günümdeyim, ben hastayım, ben salağım, benim hiç şansım yok, ben hiçbirşeyi yetiştiremiyorum(para, iş) , derdimi anlatamıyorum, ben kadersizim, beni kimse sevmiyor, beş parasızım, hiç umutlu değilim, herşey boş, ben herzaman kaybedenim, ben hiç bir işi doğru yapamam, ben aptalın tekiyim vb. Bu sözler size tanıdık geliyormu?

Birçok insan farkına varmadan yapar bunu. Bizler bu tür olumsuz sözleri çocukluğumuz dönemi itibariyle değişik kaynaklardan öğreniriz; aile fertlerimiz, öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız, medya kanalıyla, toplumun koyduğu kurallar ve ön yargılarla öğreniriz. Toplumun, çevremizin aile fertlerimizin verdiği bu olumsuz düşünceleri kendi kendimize söylemeye başladığımızda bunlara inanmaya başlarız. Bunun yanında kendi kendimize bazı olumsuz duygu ya da düşünce üretmeye başlarız.
Bazı olumsuz sözleri yaşama daha çok olumsuz bakan bazı insanlar kendileri hakkında devamlı söylerler. Birçok insan kendileri hakkında söyledikleri bu olumsuz sözlere doğru olup olmadığını bakmaksızın inanırlar. Mesela bir sorunun yanıtına yanlış cevap verdiğinde hemen kendi kendine” ben aptalın tekiyim” diyen gibi.
Bu türde olumsuz söylemlerde kendi sözlerinize dikkat edin, nerelerde kendiniz hakkında olumsuz sözler söylüyorsunuz, bir bloknot edinin ve birkaç gün boyunca bu tür söylemlerinizi not edin. Bazı insanlar olumsuz söylemleri daha çok hasta olduklarında, yorgun olduklarında ya da çok stres altında olduklarında söylerler. Olumsuz sözlerin farkına vardığınızda “SÖZLERİN” gerçek olup olmadığının farkına varın. Kendinizi iyi hissettiğiniz bir zamanda not ettiğiniz olumsuz sözler için kendinize şu soruları sorun.
  • Bu duygu, bu düşünce gerçekten doğru mu?
  • Bunu birisi birbaşkaşı için söyleyebilirmi? Eğer söyleyemezse peki ben neden kendime söylüyorum
  • Bu tür düşünceden kendimi nasıl koruyabilirim? Eğer ben kendimi hasta edecek duruma sokuyorsam bu tür olumsuz düşünceyi neden bırakmayayım?
Bir sonraki süreç kendinizle ilgili olumlu ifade kullanmaya başlamanız olacaktır. Olumsuzun yerine olumlu söz. Olumlu ve Olumsuzu bir arada düşünemezsiniz. Kendiniz hakkında olumlu düşündüğünüz zaman olumsuzu düşünmezsiniz. MUTLU, SEVGİ DOLU, SAKİN, RAHAT, HUZURLU, İSTEKLİ, İÇTEN Kelimelerini yaşantınızda harekete geçirin. Serbest bırakma, Çaba Göstermeden kelimelerini kelime haznenize alın. ÇABA GÖSTERMEDEN Kelimesi “kolay, gayretsiz ve neşeyle yaratır.

ÜZGÜN, ENDİŞELİ, KORKMUŞ, YORGUN, SIKINTLI, YOK, ASLA, YAPAMAM, HİÇ BİR ZAMAN kelimesini içeren cümleler kullanmayın. Çok üzgünüm, çok kederliyim, çok dertliyim, çok hüzünlüyüm. Bu kelimeler; sizin karakterinizi, sizin bilinç halinizi, egonuzu, ruh halinizi- kim olduğunuzu tanımlar. Aynı şekilde; HASTALIK kelimesi için de geçerlidir. Hastayım, Yorgunum, Bitkinim, Kendimi Kötü Hissediyorum, Enerjim Tükendi, Güçsüzüm

Olumsuz düşünceyi, olumlu düşünceye çevirebilirsiniz —                           
 *  Her olumsuz düşüncenin farkına vardığınızda bunun tam karşıtı olumlu düşünceye çevirmeye dikkat edin. Hemen üç kez iptal-iptal-iptal deyin ve olumlu söze çevirin
* Sürekli olumlu düşünceleri kendi kendinize tekrarlayın. İmkân bulduğunuz zamanlarda yüksek sesle tekrarlayın, 
* Kâğıda yazın. Yazın ve altına imzanızı atın. Görebileceğiniz yerlere “ buzdalabı üzeri, ayna üzeri, banyo, bilgisayarınızın üzeri” gibi görebileceğiniz yerlere asın. Her gördüğünüzde defalarca okuyun
OLUMSUZ DÜŞÜNCE
OLUMLU DÜŞÜNME
Ben hiçbirşeye layık değilim
Ben değerliyim
Ben hiçbir şeyi başaramıyorum
Ben birçok şeyi başarıyla sonuçlandırıyorum
Her zaman hata yaparım
Birçok şeyi iyi yaparım
Ben aptalım.
Ben akıllıyım
Ben iyi hayatı hak etmiyorum
Ben iyi ve sağlıklı hayatı hak ediyorum
Kendimi kötü hissediyorum
Kendimi çok iyi hissediyorum
Benim hiçbir işim doğru gitmez.
Ben her işimi çaba sarfetmeden yaratırım

   “ŞİMDİ”  YARATMA  

 Kendi yarattığımız söz ve düşünce modeli ile içinde bulunduğumuz anın yaratıcısı ve kahramanı kendimizdir aslında.  Bizim geçmiş olarak düşündüğünüz olaylar Şimdi olan “an”ın zihnimizde depolanmış anısıdır. Biz geçmişi düşündüğümüzde, geçmişte olan bir anıyı yeniden ŞİMDİKİ AN’da yaratırız. Bizler geleceği düşündüğümüzde yine içinde bulunduğumuz ŞİMDİKİ “AN” da yaratırız.  Dünün düşüncesi bize bugünü yaratır,  bugünün düşüncesi ise bize yarını hazırlar ve bizler kendi söz ve düşüncelerimizle geleceği yaratırız.

Şimdi şu anda neyi yaratmak istiyorsunuz! ,sakin bir ortamda içinize dönün ve şu soruları kendinize sorun;

Sağlık mı? Para mı? Huzur mu? Başarı mı? Aşk mı? Önceliğiniz nedir, ilk önce belirleyici olun.

Bir günlük tutun,  duygularınızı ve düşüncelerinizi bu günlüğünüze yazın. Düşünceleriniz nerelerde dolaşıyor, korkuda mı yoksa sevgide mi? Zihninizi izleyin, hangi duygu içerisindesiniz.  Olumlu düşünce gücü SEVGİ, olumsuz düşünce gücü ise KORKUDUR, sevginin olmadığı yerde sevgisizlik değil korku vardır. Sevginin olduğu yerde ise korku barınamaz. Bizler ya severiz ya da korkarız zira sevginin zıttı korkudur.

 Krishnamurti şöyle der; Düşüncenin kendisi korkunun kaynağıdır. Düşünce zamandır, yarının düşüncesi haz ya da acıdır. Düşünce eğer haz verici ise bunu izler ve bunun bitmesinden korkar. Acı verici olduğundaysa bundan kaçınmak korkuyu doğurur. Dünkü acıyı düşünmek, dünkü acının anısını içeren düşünce, yarın yeniden acı çekme korkusunu yansıtır. Dolayısıyla korkuyu oluşturan düşüncedir. Düşünce korkuyu doğurur, düşünce aynı zamanda hazzıda besler. Korku olduğu sürece mutsuzluk kaçınılmazdır. Korkudan herhangi bir şekilde sakınmak yalnızca onu arttırır ve güçlendirir. Korkudan KAÇINMIYORUM, SAKINMIYORUM, BASTIRMIYORUM, DİRENMİYORUM Yalnızca seyrediyorum. Seyrediyorum, korkunun farkındayım.

Sizin korkuya sebep olan düşünceleriniz nelerdir,  KORKULARINIZIN farkına varın. SEVİLMEME mi, GÜVENSİZLİK mi, GÜÇSÜZLÜK, DEĞERSİZLİK mi, KAYBETME mi,YETERSİZLİK mi, BAŞARISIZLIK mı, YANLIZLIK mı, ÇARESİZLİK mi, PARASIZLIK mı,   veya ÖLÜM  mü?  Hangi duygu ve ruh hali içerisindesiniz! 

Benim içimde şu anda neler oluyor?  Bunu dürüst olarak kendinize sorun. Korkularınızı yazın, beni ne korkutuyor? Doğru düşünme ve hissetmeyi yaratma sürecinde bir kararlılık sergilediğimizde, içimizde olanın değişikliği, dış dünyamıza da yansıyacaktır.

OLUMLU DÜŞÜNÜN VE OLAYLARI DÜŞÜNCEDE SERBEST BIRAKIN, YAŞAMINIZDA BİR BOŞLUK YARATIN. YARATILAN BOŞLUK YERİNE MUTLAKA DOLACAKTIR.

DÜŞÜNCE BİR ENERJİ FORMUDUR

Enerji moleküllerden, moleküller atomlardan, atomlar ise atom altı parçacıklardan oluşmuştur. Tüm madde ve varlıkları oluşturan temel yapıtaşı saf bir “enerji” olduğuna göre aslında evrende “cansız” hiçbir şey yoktur.

Maddenin olabilecek en küçük taneciklerinin kuantum tanecikleri olduğu saptanmıştır. Kuantum titreşimlerinden, kuantum tanecikleri, onlardan proton, elektron, nötron, atom, onlardan da molekül, hücre, dokular, organlar ve insan denilen mükemmel varlık ortaya çıkar.

Gördüğümüz, dokunduğumuz kütlesi olan madde; enerjinin düşük frekansta titreşimidir ve enerji frekansı titreşim hızı yükseldikçe bizler tarafından görülmez, duyulmaz, dokunulmaz hale gelir.

İnsan hücrelerindeki atomlar, nötronlar, elektron ve protonlardan meydana gelmiştir, kendi titreşim hızı düşük olduğu için kendini katı bir kütle olarak algılar ancak insan bedeni sadece fizik bedenden meydana gelmemiştir. Fizik bedenin beş duyu organı ile algılayamadığı çok daha yüksek frekanslarda titreşen enerji bedenlerine sahiptir.

Zihin, kuantum titreşimleri halinde enerji yüklü bir potansiyeldir ve uygun gördüğü emirlerle düşünceyi, maddeye dönüştürebilir.

Örnek verecek olursak;  Diyelim ki siz köpeklerden korkuyorsunuz. Yolda yürürken karşınıza bir köpek çıkıyor, köpeklere karşı duyduğunuz bu korku duygusu ile bedeniniz hemen o saniyede adrenalin salgılamaya başlar. Aynı saniye içerisinde sempatik sinir sisteminiz bir anda kan basıncınızı yükseltir ve kalp atışlarınız artar ve ya oradan hemen kaçarsınız ya da kaçmaya çalışırsınız.

Bu örnek Adrenalin denilen bir molekülün, madde olmayan, zihin düzeyindeki bir düşüncenin nasıl maddeye dönüştüğünü göstermektedir. Korku, mutluluk, hüzün, hepsi maddeye dönüşür. Düşünce gücü bir enerji formudur. 

Hiç yorum yok: